D VİTAMİNİ

D VİTAMİNİ

D Vitamini:

D vitamini deyince aklımıza ilk bağışıklık sistemine ve kemik sağlığına faydaları geliyor. Ama aslında vücudumuzda D vitamininin etkilediği o kadar farklı alan var ki. Son yıllarda bilim insanları D vitaminin daha önce bilinmeyen yaşam süresini uzatmak gibi ek faydalarını keşfetti. 

D vitaminin sağlık için kritik önemi vardır. Vücuttaki hemen hemen her hücrenin üzerinde D vitamini reseptörü var. Bu D vitamininin her hücrede iş yaptığı anlamına gelir. D vitamini yağda eriyen bir vitamin olduğu için hücre zarından kolaylıkla geçerek, genlerimizin bulunduğu hücre çekirdeğine gider ve genlerimizi doğrudan etkiler. Yapılan araştırmalar D vitamininin 200'den fazla genin çalışmasını etkilediğini gösteriyor. 

D Vitamininin bilinen fonksiyonları neler? 

D vitamini bağırsakta kalsiyum emilimini arttırarak bizi kemik erimesinden, çocukları raşitizm denen kemik sorunundan, hatta kemik kırılmasından ve diş çürüklerinden korur. Aynı zamanda bağışıklık sistemimizde görevli hücrelerin büyümesini ve sinir kas fonksiyonlarını düzenler. 

D vitamini eksikliğiniz varsa, saçlarınız çok kuru olacaktır, çünkü saçlarınızın büyümesi de D vitaminine bağlı. D vitamini eksikliğiniz varsa, sedef hastalığına ve hatta egzamaya yakalanmaya daha yatkın olursunuz. Katarakt olmaya yatkınsanız, D vitamini bu süreci yavaşlatmaya yardımcı olabilir. D vitamini eksikliği maküler dejenerasyon, glokom ve özellikle kuru göz ile ilişkilidir. D vitamini Akciğer için de kesinlikle önemlidir. Astımı olan bir çocuk, güneş altında oyun oynadığında astım çok hızlı bir şekilde düzelebilir. D vitamini eksikliğiniz varsa kas krampları yaşarsınız, böbrek taşı riskiniz artar. D vitamini, kan basıncını düşüren en iyi şeylerden biridir. Böylece felç geçirme riskiniz azalır. D vitamini seviyeniz düşükse, prostatınız büyüyebilir. Bunlar, D vitamininin daha iyi bilinen etkileridir, ancak son birkaç yılda bilim adamları, D vitamininin daha önce iyi bilinmeyen ek faydalarını keşfettiler. 

Peki D Vitamininin yeni keşfedilen fonksiyonları nelerdir? 

Bilim insanları, 300.000 kişinin genetik verilerini incelediğinde, düşük D vitamini seviyelerine sahip insanların daha yüksek CRP seviyelerine sahip olduğunu buldular. CRP, inflamasyona yanıt olarak karaciğer tarafından üretilen bir bileşiktir. Yüksek CRP seviyeleri ve kronik inflamasyon, kardiyovasküler ve otoimmün hastalıklardan tip 2 diyabete, bunama ve Alzheimer'a kadar bugün bizi rahatsız eden neredeyse tüm kronik hastalıklarda yükselir. Yani, D Vitamini eksikliği olan kişilerde D vitamini düzeylerini artırmak, vücutlarındaki inflamasyonun kontrol altına alınarak çeşitli kronik sağlık sorunlarından kaçınmalarına yardımcı olacak basit ve uygun maliyetli bir yol olabilir. 

Avustralya’da yapılan benzer bir araştırmada, benzer şekilde düşük D vitamini düzeylerinin inflamasyonu artırdığı ve D vitamini eksikliği olan bu kişilerde D vitamini seviyesi arttırıldığında ise kronik inflamasyonun azaldığı gösterildi.

D vitamininin az bilinen bir diğer faydası ise; depresyon ile savaşmaya yardımcı olmasıdır. Finlandiya'daki araştırmacılar tarafından yayınlanan 41 farklı çalışmanın analizinde, düşük D vitamini düzeylerinin depresyon ile ilişkili olduğunu, Sadece D vitamini takviyesinin depresif yetişkinlerde ruh halini iyileştirmede etkili olduğunu gösterdiler. 

Peki, D vitamini neden depresyonu azaltır? 

Depresyon, daha önce inanıldığı gibi kimyasal bir dengesizlikten veya düşük serotonin seviyelerinden kaynaklanmaz. Bunun yerine, depresyonun kök nedeni bağırsak bariyerinden kaynaklanan inflamasyondur. D Vitamini bağırsak bariyerini onarmada anahtar role sahiptir. Bu nedenle D Vitamini, depresif kişilerde merkezi sinir sistemini düzenlemeye yardımcı olur. 

D vitamininin az bilinen son faydası ise yaşam süresini uzatmasıdır. Başka bir Avustralyalı araştırmacı grubu, düşük D vitamini seviyesini erken ölümle ilişkilendiren bir çalışma yayınladı. Hatta D vitamini eksikliği ne kadar derin olursa, erken ölüm riskini o kadar arttığını buldular. İngilterede yapılan benzer bir çalışmada bilim insanları yaklaşık 300.000 insanın ölüm kaydını incelemiş, kan D vitamini seviyeniz 10ng/ml altında ise ölüm riskinin yüzde 25 arttığını tespit etmişler. 

Bütün bunlar vücudumuzdaki optimal D vitamini seviyelerini korumanın çok önemli olduğunu gösteriyor. Yani, D vitamininin bağışıklık ve kemik sağlığı faydalarına ek olarak, artık inflamasyonu azalttığını, depresyonla savaştığını ve yaşam süresini uzattığını da biliyoruz. 

Peki vücudumuza yeterince D Vitamini alıyor muyuz? 

Ne yazık ki yapılan çalışmalar alamadığımızı gösteriyor. Amerikada yapılan araştırmalar, halkın %94 gibi çok yüksek oranının D vitamin eksikliği yaşadığını gösteriyor. Ülkemizde 111 bin kişi üzerinde yapılan ve tüm toplumu kapsayan bir çalışmaya göre; yüzde 63 oranında D vitamini eksikliği var. Yeni doğanlar, çocuklar, hamileler, genç erişkinler gibi özel gruplarda yüzde 86'ya varan oranlarda, yaşlılarda ise yüzde 40-50 oranında D vitamini eksikliği görülüyor. Dünyadaki en yüksek D vitamini eksikliğinin, en çok güneş alan ortadoğu ülkelerinde görülmesi de çok ilginçtir. 

Peki vücudumuzda D Vitamini eksikliği olup olmadığını nasıl anlarız? 

Kandaki D vitamini düzeyi kan tahlili ile ölçülebiliyor. Genellikle 20ng/ml ile 50ng/ml arasındaki değerler normal olarak tanımlanıyor. Bence 30-50ng/ml aralığı kemik sağlığı için yeterli olabilir, ancak enfeksiyonlardan korunmak için 50-70ng/ml aralığını hedeflemeli, ama otoimmün hastalıklardan korunmak için 80-120 ng/ml aralığına çıkmak gerekir. Maalesef Türkiyenin de içinde bulunduğu gelişmekte olan, gelişmiş yada az gelişmiş pekçok ülkedeki çoğu insanın D vitamini seviyesi çok düşüktür. Bu nedenle sıklıkla takviye gerekmektedir. 

Peki, D vitamini seviyemizi nasıl yükseltebiliriz? 

D vitamini seviyenizi artırmanın üç yolu vardır. 

Birincisi güneşlenmek. Ancak maalesef bu yılın çoğu zamanında birçok insan için pratik bir D vitamini kaynağı değildir. Örneğin, deride D vitamini oluşmasını sağlayan güneşin UVB ışınları ülkemize yılın Nisan ortasından Ekim ortasına kadar olan döneminde ulaşır. Bu dönemde D Vitamini üretimi için 11:00-15:00 saatleri arasında, daha iyisi 12:00-14:00 arasında, 20-30 dakika güneşlenmek yeterli olacaktır. Ekim ortasından Nisan ortasına kadar yapacağınız güneş banyoları size kendinizi iyi hissettirebilir ama vücudunuzda D Vitamini üretilmesini sağlamaz. 

İkincisi gıdalar yoluyla. Yağlı balıklar, et ve mantar gibi bazı yiyecekler D vitamini içerir. Ancak çoğumuz bu yiyeceklerden D vitamini ihtiyacımızı karşılayacak kadar yemeyiz. 

Üçüncü kaynak ise takviyelerdir. Kan seviyesini 80ng/ml’ nin üzerinde tutmak için gereken D vitamini miktarı birkaç faktöre bağlıdır: kişinin sağlık durumu, vücut kitle indeksi ve sindirim fonksiyonlarının durumu. Çoğu çalışma, günde 2000 IU'nun gerekli minimum miktar olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, obezite, kronik inflamasyon ve sindirim sorunu yaşayan kişilerde günde en az 10 000 IU doz vermek gerekebilir. Günlük D vitamini ihtiyacınızı vücut ağırlığı başına 100 IU olarak hesaplayabilirsiniz. D vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için özellikle fazla kilolu kişilerde vücuda alınan D Vitamini yağ dokusuna hapsolarak vücutta işlevsiz hale geliyor. Bu nedenle fazla kilolu kişilerde çoğunlukla D Vitamini eksikliği gözleniyor. 

Öteyandan, yağda çözünen A, D, E ve K vitaminleri sinerjistik olarak çalışırlar. Örneğin, yeterli A ve K2 Vitamini seviyeleri, D vitamini fonksiyonlarını destekler. Magnezyum ve potasyum ise D vitamininin aktif olmayan formunu aktif forma dönüştürmek için gereklidir. Yani D vitamini takviyesi alsanız bile, yeterli magnezyum almıyorsanız aldığınız D Vitamini aktive olamaz ve siz D vitamini eksikliği çekmeye devam edersiniz. 

Ve son olarak unutmayalım ki, tek başına D vitamini takviyeleri ile D Vitamini seviyenizi yükseltmek bahsettiğim hastalıklardan korunmak için yeterli değildir. Öncelikle sağlıklı bir hayat sürdürmek gereklidir. Doğada olan besinler tüketmek, rafine şeker tüketmemek, gluten içeren gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmak, sigara içmemek, kahve ve alkolü sınırlamak, spor yapmak, stresten uzak kalmak ve stresi yönetmeyi öğrenmek sağlıklı kalmamızın ön koşuludur. 

Sağlıklı ve uzun yaşamın temelleri; fonksiyonel beslenme, kaliteli uyku, stresi yönetebilmek, çevremiz ile sağlıklı ilişkiler içinde olmayı ve uygun bir hareket programında yatmaktadır. Sağlığımızı iyileştirecek mekanizmaları, fonksiyonel beslenmeyi birlikte öğrenelim.

Tüm Eğitimler
Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Çerezleri nasıl kullandığımız, sildiğimiz ve engellediğimiz ile ilgili detaylı bilgi için lütfen Çerezler (Cookies) sayfasını okuyunuz: Çerezler (Cookies)